

BULUŞMA 87
görsel nitelikli müzikli tiyatroyu bir aktör, o devrin
seyyahlarının gözlemlerinden esinlenilmiş metin-
lerle, yani Batı’nın Osmanlı’ya bakışıyla dile getirdi.
Bu prodüksiyon Fransa’da çok büyük iz bıraktı, hala
daha konuşuluyor.
İzmir’deki konserinizdeki ‘Çağdaş Seslenişler’
Akapella Vokal Müzik Projesi’nden biraz bahse-
der misiniz? Önümüzdeki dönem için yeni pro-
jeleriniz nelerdir?
Batı ile Doğu kültürleri arasında yeni köprüler ara-
mak benim için vazgeçilmez bir hazine ve misyon.
Çağdaş Seslenişler için de, yine aynı temel mevcut.
Ana fikir, Türkiye’de henüz eğitimi yetersiz olan, çok
sesli vokal müzik dünyasına yeni bir deneyim kazan-
dırmak. Yeni repertuarlara merak uyandırmak.
Sanıyorum Fransız Kültür Bakanlığı uzun seneler-
dir kültürlerarası diyalog çalışmalarımı değerlendir-
dikten sonra, beni Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişa-
nı ile onurlandırdılar. Önümüzdeki baharda tekrar
Boğaziçi Klasik Müzik Konserlerinde yer alacağım;
Albert Long Hall’da, Evin İlyasoğlu ile buluşuyoruz.
Çimen Seymen’in ve iki kız kardeşinin de yolları ACI’dan geçti.
Diğer iki kardeş de kendi alanlarında başarılara imza attılar:
Pınar Seymen Hüküm
(ACI’67)
:
ODTÜ Psikoloji’den mezun olduktan sonra
eğitimine Fransa’da devam etti. 1984
senesinde kurucularından biri olarak, Paris
merkezli, ELELE-Migrations et Cultures
de Turquie (Turkiye’den Gelen Göçler ve
Kültürler) Derneğinde 25 sene, Türklerin
Fransa’ya uyum sağlamalarıyla ilgili
çalışmalar yürüttü; özellikle de aile içi şiddet
ve erken evlilikleri önleme konusunda uzman
olarak çalıştı. Avrupa Birliği Göçmenler
Forumu’nda, göçmen kadınlar alt grubu başkanı olarak, eş
başkanlık görevi aldı ve birçok uluslararası sempozyumlara
konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca Bakan Rıfat Serdaroğlu’nun
kurduğu ‘Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu’nda
Fransa danışmanıydı. Sinan ve Zeynep’in annesi.
Bahar Seymen Şeker
(ACI’69)
:
1950 İzmir doğumlu. 1974’te Boğaziçi
Makina Mühendisliği’nden mezun olduktan
sonra, 1975’te Ege Üniversitesi’nde yüksek
lisans yaptı. 1975-2000 arası özel sektörde
profesyonel yönetici olarak çalıştı. 1979’da
sanayici Kadri Şeker ile evlendi ve bir oğlu
oldu. Emekli olduktan sonra sosyal vakıf
ve derneklerin yönetiminde (KTK Yönetim
Kurulu, Küçük Kulüp dernek başkanlığı
gibi) bulundu. İki senedir de sosyal
sorumluluk projesi olarak kurdukları tiyatro topluluğu ile EÇEV ve
Anadolu Otizm Vakfı için fon yaratıyorlar. Ali Hazal Şeker’in annesi,
Alize Şeker’in babaannesi.
ÜÇÜ DE ACI’LI...
neler yapabileceğimi görebildim. Türkiye’de çok ka-
biliyetli müzisyenler var ama müzik sadece notadan
ibaret değil. O toplumun kültürünü yansıtıyor. Sade-
ce müzik dalında değil, Batının sosyal tarihini daha
iyi öğrenmek gerekir diye düşünüyorum. Müzik top-
lumların, yaşamın içinden çıkıyor, siz o toplumu o
yaşamı bilmiyorsanız, öğrenmiyorsanız...
Geçen yıl ‘Venedik’ten İstanbul’a Barok Müzik
Projesi ve Albümü’ çalışmanız olmuştu. Bu albü-
mün öyküsünü biraz anlatır mısınız? Dünyadan
ve Türkiye’den nasıl tepkiler geldi?
Bu projeye 2004 yılında başladım. Amacım he-
nüz kimsenin araştırmadığı bir konuyu, Osmanlı
İmparatorluğu’nun 17. Yüzyılda, Avrupa Sarayları
üzerinde bıraktığı sanatsal izleri ortaya çıkarmak,
bu vesile ile Osmanlı geleneksel müziğine de yeni
bir bakış açısı getirmekti. Çok kapsamlı bir çalışma
oldu; umduğumdan çok daha da fazla ilgi topladı
ve sanıyorum Türkiye’de bu konuda kapalı kalmış,
güzel bir pencereyi açtı. Muazzam bilgilerle, veri-
lerle karşılaştım. Hem hazırlık devresinde, hem de
uygulama devresinde unutulamayacak deneyimler
yaşadım. Bu proje konser programları ile başladı;
2004-2007 ardından bir CD kaydı, enternasyonal
dergilerden beş yıldız aldı.
İkinci etapta, 2008-2010 yılları arasında, bu temayı,
diğer sanat dallarına da açarak; dans, Karagöz, dev
kuklalar ve maskeli curcunabazlar, akrobasiler ile İs-
tanbul’da Osmanlı Şenlikleri’ni sahneye koyduk. Bu